Wednesday, June 27, 2012

My World via Images #2

Since my world was full of my dissertation lately, the images of this post is heavily dedicated to Godard and to the cinema. I hope to turn to normal soon, but here are the images I've been seeing lately:


Hayatım son iki ayda sadece yüksek lisans tezimle dolu olduğu için (tamam biraz abartıyor olabilirim), bu yazıdaki görsellerde çoklukla Godard ve sinemayla ilgili olmak durumunda. Yakında normale dönmeyi umuyorum, ama o zamana kadar işte bu aralar baktığım/sevdiğim fotoğraflar:



A great portrait of Antonin Artaud, a french play writer, theatre director, poet and thinker who influenced many great artists like Godard (surprise, surprise!), Jim Morrison and Charles Bukowski.

Fransız oyun yazarı, tiyatro yönetmeni, şair ve düşünür Antonin Artaud'un muhteşem bir portresi. Kendisi deneysel tiyatro anlayışıyla, Godard (konuyu bir yerden Godard'a bağlayacağımı tahmin ettiniz değil mi?), Jim Morrison ve Charles Bukowski gibi sayısız 21. yüzyıl sanatçısına ilham olmuş, şahsına münhasır bir kişilikti (erken gitti, R.I.P.)



Another Godard influenced picture, Anne Waziemsky (Godard's second wife) in her debut film Au hazard Balthazar by Robert Bresson. By the way, don't you think it's curious that Godard's 3 wife all are named Anna/Anne? (Anna Karina, Anne Waziemsky and Anne-Marie Miéville that is)

Godard'la ilintili bir fotoğraf daha, Godard'ın ikinci eşi Anne Waziemsky, Robert Bresson imzalı ilk filmi Au Hazard Balthazar'da. Bu arada, sizce de Godard'ın 3 karısının da adının Anna/Anne olması sizce de biraz garip değil mi? (Anna Karina, Anne Wiazemsky, Anne-Marie Miéville)


The cover photo of my dissertation thesis, Joseph feeling the little Jesus inside Mary's stomach, from Je vous salue, Marie (Hail Mary), a film by Jean-Luc Godard of course.

Tezimin kapak fotoğrafı, Meryem'in karnı aracılığıyla küçük İsa'ya dokunan Joseph, Je vous Salue, Marie, tabii ki bir Jean-Luc Godard filmi.


The face I imagine Godard has when I don't do as much work as it's necessary. It means: "Zeynep, quit slacking and go work!"

Yeterince çalışma yapmadığım günlerde Godard'ın takındığını hayal ettiğim surat ifadesi, anlamı: "Zeynep, oyalanmayı bırak otur çalış!"

via weheartit

Our little Rory from Gilmore Girls has grown up (the thought I have since I saw her on Mad Men).

Küçük Rory'miz büyümüş (onu Mad Men'de gördüğümden beri aklımdan çıkmayan babaanne ifadesi)

via buzz feed

A classic, the shooting of the MGM's opening sequence, poor camera crew :)

Klasik bir fotoğraf, MGM'in açılış jeneriği çekimleri, zavallı kamera ekibi :)


Now, the cutest, most romantic thing ever to finish this list, and guess what I find a postcard of that in Paris!

Bu listeyi bitirmek için dünyanın en şirin, en romantik fotoğrafı. En güzeli de, şu anda elimde Paris'ten bulduğum bir kartpostalın üstünde olması.

The postcard/ Kartpostal (Even more beautiful than the photo / fotoğraftan daha da güzel değil mi?)


Sunday, June 3, 2012

Kürtaj ve tecavüz

Aslında bu yazının haykıra haykıra bağırmak istediği pek çok nokta var, tecavüz, kürtaj ama hepsinin gelip bağlandığı nokta ise maalesef mevcut hükümetin bitmek bilmez kadın düşmanlığı. Zaten yıllardır kadınları süs olsun diye iki kıytırık bakanlığa oturtan, karşısında bir kadın konuşunca kaale almaz bir tavırla çirkefliğe vuran bu insanların kafasında kadınların yeri hep belliydi: çocuk doğur, yemek yap, çamaşır yıka. İslam adı altında her istediğini erkek zihniyetine göre çekip yorumlamış bu adamlar kadını köle ya da koz olarak kullandılar sadece, "3 çocuk yap", "kızım git Üniversite önünde yaygara çıkar türban gösterisi yap" vs. Bu yüzden, üniversite mezunu kadınlar sadece yine partinin sözde modernleşen suretinin bir süsü olarak kaldılar, siyasette ise kendilerinden makam ve konumca büyük adamların söylediklerini tekrarlayan papağanlar, bu yüzden türban sadece bu adamların onu koyduğu yere göre tartışıldı ve Aileden sorumlu devlet bakanlığı (ki kabul etmek gerekir ki çok uydurma bir bakanlık) bugüne kadar kadın ya da çocuk haklarına dair tek bir şey bile yapamadı.

Bu zihniyetten kuvvet alan kadın düşmanlığı öyle bir hal aldı ki, 13 yaşında çocuğa tecavüz eden 30 adam elini kolunu sallaya sallaya hayatlarına devam etti, savcı gözünü yumdu, hakim sırtını sıvazladı. Dindar olduğunu iddia eden bu kesim, kendi işlerinden Hüseyin Üzmez denen bir koyu dindarın (!) yediği haltla ilgili "Şeytan dürttü yaptım, hep Allah'a mı uyacağız?" yolundaki söylemlerinden bile rahatsız olmayıp onu savunabildi. Çünkü bu adamlara göre:

1. Kadın erkeğin kölesidir, bu yüzden bir erkek isterse kadını döver, isterse tecavüz eder, isterse öldürür, bunun yasaklanacak, ayıplanacak bir yanı yoktur.
2. Tecavüze uğrayan kadın kuyruk sallamıştır, sen türbana girmeyip "kıçını başını açarsan" erkeğe sana tecavüz etme hakkını vermiş olursun.

Dinde bu müthiş ideolojinin yerinin olmadığı mevzusuna girmeyeceğim, zira ben bu insanları asla dindar olarak görmedim, fakat şu 2. maddeye bir bakalım: Bu ülkede 5 yıl önce kundakta bir bebeğe ve belki her gün 12-13 yaşında çocuklara tecavüz ediliyor, hatta onu bırakın sokak hayvanlarına atlara eşeklere bile tecavüz ediliyor. Kusura bakmayın ben bunu baskıdan doğan cinsel açlıkla filan yorumlayamayacağım, bu düpe düz cinsel sapkınlıktır, bu ülkedeki kadın düşmanlığı devam ettiği sürece de bu sapkın gurüh gitgide çoğalacaktır.

Gelelim kürtaj meselesine, Başbakan ve arkasından gelen 32 kısım tekmili birden bakanların açıklamaları sadece dinden yola çıkarak kürtajı cinayet olarak görmekle açıklanamaz. Zira cinayetini en büyük günah olarak gören bu grup, Uludere Katliamı'nda devletin görevini yaptığını, tekme tokatla bebek düşürten polisin çok masum olduğu düşünüyor ve hatta "Çocuğun suçu ne anne kendini öldürsün" şeklinde müthiş açıklamalarda bulunabiliyor, ne anne hayatının tehlikede olması, ne tecavüz kürtaj için bahane değil, zira Başbakan ve gurühunun sömürebileceği yeni bir nesil yetişmesi gerekiyor, ne kadar çoksa o kadar iyi, biz hepsine bakarız! 

Bu konuda devlete giydirip durmak da bir çözüm değil, çünkü yıllarca özgürlüklerimiz her kısıtlandığında sosyal medya'da yazıp belki bir de yürüyüş yapıp her özgürlüğümüzün elimizden alınmasına izin verdik. Hükümet şu anda kendini o kadar güçlü, o kadar yıkılmaz görüyor ki ağzından salyalar fışkıra fışkıra kadına olan nefretini bu denli dile getirebiliyor. Belki hayatınızda hiç kürtaj yaptırmadınız/yaptırmayacaksınız, belki siz de dini ya da vicdani nedenlerle kürtaja karşısınız, ama unutmayın ki bugün karşınızda durmanız gereken güç sadece kürtaj karşıtlığı değil, eğer siz bir gün eve hapsedilip tüm özgürlükleri elinden alınmış kadınlar olmak istemiyorsanız, eğer siz bir erkek olarak ne düşüneceği, ne yapacağı önceden kararlaştırılmış bir erkek gurühunun içinde, kadınların tamamen sindirildiği bir ülkede elininz kolunuz bağlı yaşamak istemiyorsanız, bugün bu hükümete karşı koymak zorundasınız. İnternetimizi, televizyonumuzu, haber alma kanallarımız elimizden büyük ölçüde aldılar, sırada ne var diye sormak gerekmiyor mu sizce de? Kadınların özgürlüğünün de yasaklanmaması için bugün tepkimizi gösterme vakti çünkü korkarım artık sona iyice yaklaşıyoruz!

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails