Tanrı
dünyayı altı günde yarattıysa eğer, İhsan Oktay Anar da bize son romanında, hiç
anlatılmayan o yedinci günü anlatıyor; yani Tanrı’nın tatil gününü. Tanrı
evreni yaratıp dünyadan elini eteğini çekiyor ve dünya kendini Tanrı ilan eden
İhsan Sait’in insafına bırakıyor. Son yüzyılın coğrafyamızdaki hazin ve garip
olaylarıyla örülmüş romanıyla Anar sanki “Bu dünya o kadar garip ve acımasız ki
bunu ancak İhsan Sait gibi bir adam yaratmış olabilir” diyor. Dili ve dine
yönelik çoğumuzun bilmediği göndermeleriyle birlikte roman oldukça karışık ve
zor bir yapıya sahip, ancak bu yapıyı biraz da olsun çözmeye başlayınca
romandan keyif almaya başlıyorsunuz ve sıradan bir romanla karşı karşıya
olmadığınızı hissediyorsunuz.
Baba,
Oğul, Hayalet üçlemesinde hem İhsan Sait’in üzerinden insanlığın hallerini ve
zaaflarını izleyip, hem de Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’e geçişte
batılılık ve Türkçülük gibi kavramların nasıl gelişip Türkleri ele geçirdiğini
izliyoruz. Üstelik romanın aralarına serpiştirilmiş bölümlerle daha da ileri
bir noktaya ulaşıp dünyanın yaratılışı ve insanın varolması üzerine de kafa
yormak mecburiyetinde kalıyoruz. Bu nedenden kitabın tam olarak anlaşılmasının,
en azından benim gibi edebiyat eğitimi almamış bir okur tarafından tam olarak
yapılamayacağını düşünüyorum, öyle ki bence bu kitabın da kutsal kitaplar gibi
mealinin yazılması, iyice incelenmesi lazım. Yine de bu karmaşık yapı gözünüzü
korkutmasın, çünkü İhsan Oktay Anar, o nefis diline hiç olmadığı kadar yoğun
bir mizah ve siyasi eleştiri de katıp bizi aslında tanıdık olduğumuz ama çok
yüzeysel olarak bildiğimiz insanları tanımaya zorluyor.
Bence
kitabın en kuvvetli noktası ise varoluşu ve insanı sorguladığı yerler. İhsan
Oktay Anar’ın bize sunduğu derviş “kamil insan” ve amaçsız “sıradan insan”
karşılaştırmasını ise, “Yedinci Gün”ü bir romanın ötesinde bir felsefe kitabı
yapıyor. Belki “Yedinci Gün” okuyanları bir “Puslu Kıtalar Atlası” kadar
kendine aşık etmeyebilir, ama okumanın üzerinden biraz zaman geçince bu kitabın
İhsan Oktay’ın en derin kitaplarından biri olduğunu kabul etmemek elde değil.