Bu aralar pek yazasım mı yok, ne yazsam bilmiyor muyum öyle bir durumda takılıyorum. Geçen gün haberlerden önce Esra Erol'un programının sonuna denk geldim haberlerden önce (şimdi hemen bilirim ben o denk gelmeyi demeyin, hiç öyle bir yapım yok, izlersem söylerim, hiç utanmam) bir kadın gördüm, kendini ballandıra ballandıra anlatıyor, elli yaşlarında, sabah erken kalkar muhakkak yürüyüş yaparmış, sonra bir duş, güzel bir kahvaltı ve gazeteler... Ben de böyle yapsam diyorum, ne güzel olur diyorum, ne mümkün.
Benim sabahım şöyle geçiyor, zaten saat 1'i geçe yatıyorum uyumam 2'i buluyor, sonra sevgilim aşkım Leo'm sabah altı buçuk dedin mi benim yatakta, yorganın içine girip ayak bacak ne bulursa tırmalıyor. Bacaklarım savaş alanına döndü valla, kan gövdeyi götürüyor içeride, o kadar. Ya bir yolunu bulup onu odadan atıp tekrar uyuyorum, ya da uykum kaçıyor uyanıyorum. Uyuyabilirsem ne ala, yoksa Leo uyuyana kadar bekleyip yeniden yatmam lazım, o da dokuzu buluyor. Ee artık öğleden önce uyanmam imkansız, nerede sabah yürüyüş yapmak. Bari diyorum yoga yapayım, hiç yaptığım yok. Akşamları aklıma geliyor "Aa, ben yoga yapacaktım di mi, bak unuttum, neyse yarın yaparım". Her gün aynı terane yani.
Aman canım neyse, o kadını da görmek için geldiği adam beğenmedi, elektrik tutmamış, adam böyle akça pakça sarışın seviyormuş (adam 60 yaşında çirkin bir tip bu arada). Öyle işte, yürüyüşle olmuyor bu işler demek ki...
1 comment:
merhabaaa:) ELLE hediye ceki senin olduu, isim, adres, telefon bilgilerini styleboomblog@gmail.com a ve eger zahmet olmayacaksa yorumunu bloga bekliyoruum:))
Post a Comment