Wednesday, May 4, 2011

To the Lighthouse


I was the only one who was happy to read a Virginia Woolf book and 'To the Lighthouse' didn't disappoint me in the least. The foundation of the book is Woolf's childhood memory of not being able to go to the lighthouse near her St. Ives' summer house and the Ramsey family portrait has many resemblances to Woolf's own family.


Kitap kulübünde geçen ay Virginia Woolf okuduğumuza tek sevinen insan olarak 'Deniz Feneri' beni hiç de hüsrana uğratmadı. Kitabın temeli Virginia Woolf'un çocukluğunda yazlarını geçirdiği St. Ives'teki deniz fenerine gidememesinin hayal kırıklığı oluşturuyor ve çizilen Ramsey aile portresi Woolf'un kendi ailesine göndermeler yapıyor.


To be able to truly understand this book with many autobiographic references, one must look at Virginia Woolf's life first. Her mother Julia Stephen is a true beauty who posed for famous painters of the era. Mrs. Ramsey, the main character in the book, has a beauty that didn't reduced with age, which mesmerises everyone around her. Mr. Ramsey is, like her own father, an intellectual who lives in his own world, unable to bond with anyone, and with a bad temper. Everything must be perfect around him and this perfectness is protected by her wife Mrs. Ramsey.



Bu otobiyografik göndermeler içeren kitabı anlamak için biraz Virginia Woolf'un hayatına bakmak gerekiyor, Woolf'un annesi Julia Stephen, dönemin ünlü ressamlarına modellik yapan, güzelliğiyle göz kamaştıran bir kadın. Kitabın ana karakteri Mrs. Ramsay de ilerleyen yaşına rağmen güzelliğiyle herkesi kendine hayran bırakan bir kadın. Mr. Ramsey ise, tıpkı Woolf'un babası gibi, kendi dünyasında ve tamamen entellektüel bir ortamda yaşayan bir yazar/düşünür. İnsan ilişkileri yönünden çok başarısız olmasının yanı sıra, çevresinde mükemmel olmayan hiçbir şeye tahammülü yok, burada herşeyin mükemmel olmasını sağlamak Mrs. Ramsey'e düşüyor.




The captain of the ship in this family definitely is Mrs. Ramsey. Masterfully, she manages eight children, a husband who needs more attention than the children and a lot of visitors, she is in charge that everything runs perfectly, because even someone who wants a second plate of soup is enough to cause a breakdown for Mr. Ramsey. 

Bu ailede geminin kaptanı kesinlikle Mrs. Ramsey. Mrs. Ramsey usta bir şekilde, sekiz çocuk, çocuklardan beter bir koca ve bir sürü misafiri yönlendirerek her şeyin mükemmel gitmesini sağlıyor. Çünkü bir misafirin masada ikinci çorbayı istemesi bile kocasını buhranlara sokmaya yetiyor.


The first part of the book is rather a journey to character's thoughts and feelings. It ends with a long diner scene, which seems very stressful to Mrs. Ramsey, because the children, the visitors, the food and the conversations need to be managed at the same time. The main event in this chapter is the family's little boy James disappointment on not being able to go to the lighthouse. Mr. Ramsey thinks the weather will not be fine for it, but Mrs. Ramsey knows that this little instance will cause a deep trauma to little James and will turn him against his father. Everyone in this house lives with exaggerations, and a little disappointment really causes some trauma to James.
Kitabın ilk bölümü karakterleri tanıtan ve daha çok karakterlerin iç yolculuğu ve düşünce akışlarıyla ilerleyen bir bölüm. Uzun ve Mrs. Ramsey'e göre gerilim dolu bir akşam yemeği sahnesiyle ilk bölüm bitiyor. Bu bölümdeki tek olay evin en küçük çocuğu James'in ertesi gün Deniz Feneri'ne gitme hayallerini alt üst eden Mr. Ramsey ve bu olayın çocukta travma bırakacağına inanıp hayıflanan Mrs. Ramsey'in tepkileri oluşturuyor. Dediğim gibi bu evde herkes dünyayı abartı biçimde algılıyor, bir gezinin yapılmaması bir çocukta travma yaratabiliyor.


The second part; 'Time Passes', is for me the masterpiece of British modern literature. The wind and sands coming from the sea travels inside the empty summer house, tearing the place apart, at the same moment, we learn that there is a war going on and Mrs. Ramsey is that with the two children Andrew and Prue. These deaths are sudden, just as they are in real life, and are given as a paranthesis and points out the mortality of humans against the immortal nature. Every sentence of this short part is in the flow of time technique that Woolf uses a lot in her books.


İkinci bölüm 'Zaman Geçiyor', bana göre İngiliz modern edebiyatının başyapıtıdır. Denizden gelen rüzgar ve kumlar Ramsey'lerin terketilmiş yazlık evinin içinde dolanırken, biz savaşın çıktığını, Mrs. Ramsey ve iki çocuğunun öldüğünü öğreniyoruz. Bu ölümler tıpkı hayatta olduğu gibi ani bir biçimde parantez içinde veriliyor. Böylece rüzgarın ve doğanın devinimlerinin ölümsüzlüğü ve insanın faniliği vurgulanıyor. Bu kısa bölümün her cümlesi, Woolf'un çoklukla kullandığı zamanın akışı tekniğine uygun olarak gelişiyor.



The third part welcomes the remaining Ramseys and the former visitors Lily Briscoe and Carmichael into the summer house again. This time, the long-waited trip to the lighthouse happens. This part has a parallel story-telling with the never-married Lily Briscoe's reckoning with herself and Mrs. Ramsey and the trip to the lighthouse. James is, in fact, hating his father, so does Cam, but the real wish of the children is  only to feel loved and honored by their father.

Üçüncü bölümde Ramsey'lerin hayatta kalanları ve zamanında misafirleri olan Lily Briscoe'yla Carmicheal eve geri dönüyorlar ve bu sefer James'in 10 yıldır beklediği Deniz Feneri'ne gezi gerçekleşiyor. Bu bölümde bir yandan evlenmeyi reddeden Lily Briscoe'nun kendiyle ve Mrs. Ramsey'le iç hesaplaşmasını, hem de James'le Cam'in babalarıyla yaşadığı çekişmeyi izliyoruz. James gerçekten de babasından nefret etmekte, ama aslında iki çocuğun da istediği tek şey babalarından takdir ve sevgi görmek.


As Lily's reckoning ends, the children make peace with their father and the boat arrives to the lighthouse, in this way, the story ends at the same point that it could have ended 10 years ago.


Lily'nin Mrs. Ramsey'le hesaplaşması bittiğinde, çocuklar da babalarıyla barışmış oluyorlar, tam bu sırada bindikleri tekne deniz fenerine yanaşıyor ve hikaye yine başladığı noktada sonlanıyor.


Lily Briscoe needs to be focused on in this novel, because it resembles in some aspects to Woolf herself. They both paint and they are both different from their mothers. Lily want to be a painter, but a snub visitor, Charles Tansley told her that women cannot be painters (or writers) and this blocks her creativity and will to paint. She is unable to bond a relationship with men, she is intimidated by Mr. Ramsley, a single word by Tansley is enough to keep her from painting, the thought of Carmichael looking at her painting rest her incompetent. In fact, she is the antitype of the perfect Victorian mother and wife Mrs. Ramsey. She both admires and hates her because of it. Virginia Woolf examines the two women types of two generations by Lily's reckoning with Mrs. Ramsey.


Burada Virginia Woolf'a benzediği için Lily'e biraz değinmek gerekiyor. Lily ressam olmak isteyen, ama Ramsey'lerin ukala misafiri Charles Tansley'nin kadınların resim yapamayacağını söylemesiyle bir anlamda eli kolu bağlanan, erkeklerle ilişkilerinde başarısız bir kadın. Böyle diyorum çünkü Tansley'nin ukalaca bir lafı onu allak bullak ediyor, Mr. Ramsey'e nasıl davranacağını bilemiyor, kitabın en zararsız karakteri Carmichael'ın o resim yaparken resmine bakmaya çalışması onu korkudan titretiyor. Aslında Lily, Viktorya dönemi mükemmel anne/eş Mrs. Ramsey'nin antitip'ini oluşturuyor. Virginia Woolf bu iki karakter üzerinden iki jenerasyonun kadın imgesini irdeliyor.


The thing that fascinates me the most in the book is that a childhood memory as simple as that can become a novel of this caliber by Woolf's wit and ingenuity. 


Ben bu kitabı en çok, bu kadar küçük bir çocukluk imgesinden böylesine bir kitap yaratarak Virginia Woolf'un zekasını kanıtladığı için önemli buluyorum.

No comments:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails