Saturday, March 13, 2010
Ziyan etmeyen bir kitap...
...Hakan Günday'ın 'Ziyan'ı. Baştan sona zevkle okunan, lafı gediğine koyan ve özellikle dili ve sarkazmın dozunun genelde taşmamasıyla çok beğendim bu kitabı. Kitabın genel teması itibariyle anti-militarist hislerimi, ve bir çok yerinde doğudaki kadınlar üzerine yaptığı yorumlarla da feminist duygularımı oldukça okşadı.
Kitabın (ve Hakan Günday'ın) en sevdiğim yanı Amerika tarafından ezdiklerini teselli edip uyutmak için uydurulan ve şimdilerde hükümetimizce de benimsenen 'political correctness' zırvasına açtığı savaş oldu. Herşeye sövüyor kitapta Günday, askerliğe, dine, Kürtlere, Türklere, Ermenilere.... Ama durduk yere sövmüyor, bunu da belirtmek gerek. Nedensiz bir "ben çok anarşistim, herşeye söverim (İngilizcesi; 'I am an anti-christ and I am an anarchist, don't know what I wanti but I know how to get it') tavrı yok yani....
Hani bazı şeyler vardır ya, siz de bunu düşünmüşsünüzdür hep, ama bir yazar öyle bir yazar ki, sizin asla dile getiremeyeceğiniz keskinlikte... İşte Ziyan benim için bu hissi en çok tattığım kitap oldı. Doğudaki kadınlardan bahsederken kullandığı "saklı nüfus" tabiri ve "intiharın cinsiyeti kadındı" lafı özellikle hafızama kazıldı, hatta ileride araklayabileceğim laflar oldu.
Kitabın 10. bölümden başlayıp eksili sayılara gitmesi de kitabın başka bir beğendiğim yeri oldu. Bir romanın yapısının kitabın kendisini beslediği örnekler çok azdır, ama benim için her zaman çok etkileyici olmuştur, belki de sinema kültürüne fazlasıyla bulandığım için...
Kitabın tek eleştireceğim yanı sonu. Spoiler vermeden çok açıklayamayacağım burada ama, kitabın başından beri çatır çatır söylediği gerçekleri sonunda yutmuş gibi geldi bana. İllederomanolsun'dan bir tek benim böyle hissetmem de bendeki şer düşünceliliği ortaya koyuyor sanırım. Ama en azındani kitabın başından itibaren aralarda bu sonu destekleyecek birkaç küçük ayrıntı olsa belki fikrim değişirdi. Hani 6. His'teki gibi önceden dikkat etmediğiniz ama dönüp geriye bakınca "Haaa..." dedirten birkaç detay.
Bu kitap altını en çok çizdiğim kitap oldu herhalde (bir de Nietzche Ağladığında'nın her yerini çizmiştim böyle), o yüzden lafı daha fazla uzatmadan alıntılara geçiyorum:
"...Bir kitapta okuduğum gibi dünyanın vajinasıdır (Afrika). Başka bir kitapta okuduğum gibi ilk insanın doğduğu yerdir. İnsanoğlu farkında olmadan kendi annesine tecavüz edendir. Hiçbir toplum kendi başına ilkel, hain ve orospu olmaz. Böyle işler için iki toplum gerekir."
"İlk yemeği anasının memesinden gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek, o kadar çok kadın gömer ki toprak bile artık dişidir. Bu yüzden Toprak Ana diye bilinir."
"Devlet öyle bir binadır ki, çöktüğü zaman altında sadece halk kalır."
En sevdiğim alıntı: "Ruh, bir insan icadıdır. Bedeni yaralandığı gün, varlığının bir parçası olan ancak asla zarar görmeyen bir şey hayal etmiş, adını da ruh koymuştur.... Sonrasında da bütün dinler, '"Bedeniniz yoksulluk, hastalık, açlık ve savaşlarla acı çekebilir, ancak biliniz ki ruhunuz cennete gidecektir' diyerek insan ve oğlunu körleştirmiştir. Sonuçta ruh, eti acıyanların hayali arkadaşıdır."
İllederomanolsun'daki ilk okuduğum kitabın bu kadar iyi bir kitap olmasını sağlayan moderatörümüze sevgilerimi sunmayı bir borç bilirim.
Şu anda donarak ölmekte olan Mehmetçiklerimize buradan kucak dolusu sevgiler...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment