Thursday, May 20, 2010

Hayalimdeki Ev/My Dream House


Seneler önce bir yaz öğleden sonra bir rüya görmüştüm (yazın evdeysem öğleden sonraları siesta'larım vardır, en sevdiğim zamanlardır zaten yaz akşamüstüleri, sıcaklık hafifler, rüzgar artar...) O kadar gerçekçi bir rüya hayatımda bir daha hiç görmedim, o yüzden hiç aklımdan silinmiyor ve özellikle her yaz tekrar tekrar hatırlıyorum.

Years ago, on a summer afternoon, I saw a dream (in the summer, I take a little siesta in the afternoons, if I'm at home, that's my favorite time of the day&the year, it's less hot in the afternoons, and with windy...) I never see another dream so realistic in my life, I can never forget it, and remember it every summer. 

Rüyadaki hiçbir olay yok, ki genelde benim rüyalarım hep vurdulu kırdılı, bol aksiyonlu rüyalardır. Neden hayalimdeki ev dediğimi biraz sonra anlayacaksınız. Rüyanın en ilginç yanı dokunduğum her şeyi gerçekmiş gibi hissetmem, öyle ki hala dokularını hatırlayabiliyorum.

There is not any action in the dream, which is weird, because usually my dreams are full of action. You'll know in a minute why I called this entry 'my dream house'. The most important thing about it is that I felt everything I touched like in reality, I can still remember how they felt to me.


Rüyamda yataktan kalkıyorum, yatak büyük ferforge bir yatak, beyaz yumuşacık nevresimler var, o çarşafın dokusunu ben hayatımda hiç bir çarşafta duymadım, yumuşacık, tüy gibi cildimden akıp gidiyor. Oda geniş, yerler ahşap, eşyalar hep açık renk, odaya bakınca insanın içine huzur doluyor. Yatağın yan tarafı olduğu gibi cam, ahşap çerçeveli, ortada da bir balkon kapısı. Kapı açık, içeriye sapsarı bir güneş ışığı giriyor, öyle bir ısıtıyor ki insanı, ama terletmiyor, sanki tenime hiç değmiyor. Pencerelerde eski Fransız danteli tüller, rüzgarla dalgalanıyorlar, hele o rüzgar, öyle bir güzel okşuyor ki insanı...

In my dream, I get up in a big fér-forgé bed, with white puffy linens, these linens were so soft that it just flow over my skin like a feather, I never felt a linen like that. The room is spacious, with high ceilings, the floor is massive wood, the furniture is of light colors, you feel the peace when you look at the room. One side of the bed is the windows with wooden frames, in the middle there is the balcony door. The door is open, the warmest yellow light came into the room from the window, it warms me, but not too much to make me sweat, just a warm feeling, like the light doesn't touch my skin. The windows have French lace curtains, they dance with the wind, and the wind itself, it caresses my face tenderly...


Balkona çıkıyorum, aşağıda taş bir avlu var, bir merdivenle üst bölüme çıkılıyor, avlunun taşları eski sarı taşlardan, güneşten ısınmış, üst katta küçük saksılarda onlarca çiçek, rengarenk, onlar da rüzgarda sallanıyorlar. Avluya iniyorum, çiçeklere dokunuyorum, yaprakları kadifemsi, yumuşacık ama ellerin gıdıklanıyor gibi oluyor, rüzgar ve güneş bir arada değiyorlar tenime.... Uyandığımda, bir an gerçekten öyle bir yerde uyandığıma inanmıştım, kendi evimi görünce bayağı hayıflandım tabii ki.

I go to the balcony, there is a stone courtyard below, and stairs that goes up to another section, the stones are warmed from the sun, in the higher section, there are dozens of flowers in little pots. I go down to the court and touch the flowers, they are like velvet and soft but tickle my hands. the wind and the sun both touch my skin at the same time....When I wake up, for a moment I believed that I really woke up in that house, I felt quite sad when I figured out that it was just a dream.

Rüyayı tek kelimeyle açıklamak gerekirse; huzur.... Bu kadar güzel bir rüyayı bir daha görebileceğimi hiç sanmıyorum zaten, ne kadar yaz akşamüstleri uyuklamayı denesem de olmuyor, belki bir gün gerçeği olur, kimbilir?

If I have to say only one word to describe this dream it is 'peace'.... I don't think I can see such a beautiful dream once more, but I'm still trying almost every summer afternoon, maybe I'll see another-one one day, who knows?

Gelelim rüya evime, kesinlikle bir apartman katı değil, küçük ve şehirden uzakta bir ev, sessiz sakin. Kesinlikle yüksek tavanlı olmalı ve yerler de ahşap. Mümkün olduğunca az eşya istiyorum evde, ama ıvır zıvırımı koymak için en az bir kütüphane bir de gardrop odası lazım olacak herhalde, ona sonra bakarız.

Let's now talk about my dream house, first of all, it is definitely not an apartment suite, but a little house not in the city, quiet and peaceful. It must have high ceilings and wooden floors. I want as little furniture as possible in the house, but I will need a room for my library and one for my clothes in that case, but we'll figure it how later.

Yatak odası tam anlattığım gibi, yüksek tavanlı, ferforge, büyük bir olasılıkla tül cibinlikli:) Duvarlar ya kırık beyaz,ya da çok açık renkler; şampanya pudra mavi vs. Pencerelerin çerçeveleri şöyle maviye sarıya filan boyalı olsun, yerlere kadar Fransız danteli tüllü, tüller uçuşsun evin içine.

The bedroom is exactly like in my dream, high ceilings, fér-forgé, and probably with a lace dream-waver. The paint is either white or light colors, champagne, powder blue ect. The window frames are painted in blue or yellow, with French lace curtains from the ceiling to the floor, I want flying laces in my house. 


The Peaceful Home, Country Living


And So to Bed, Joanna Copestick


Cote Ouest Fev-Mar03


Cote Sud, Dec2000-Jan01


Oturma odası da neredeyse boş, pencerenin yanında bir okuma köşesi, bir geniş rahat kanepe ve yuvarlak küçük bir yemek masası, o kadar. Onun dışında belki antika dolaplardan bir tane (bkz. alt resim), bir iki küçük dekoratif eşya, güzel ferforge bir ayna (biraz seviyorum ferforgeyi)...

The living room is almost empty, a comfortable reading section in front of a window, a wide and comfortable couch and a small round dining table, that's all. Maybe an antique cupboard (like in the picture below), some little decorative-things, and a nice fér-forgé mirror (yes, I love fér-forgé a little bit)... 









Şöminede kitap fikri süper! 
The idea to put the books in the fireplace is super cool!

Evde metali (ferforge dışında) hiç mi hiç sevmiyorum, cama bile çok tahammülüm yok, tahta ve taş ise çok sıcak geliyor bana, müthiş bir enerji yayıyorlar. Biz (içimdeki Fransız teyze ve ben) zaten öyle modernizm filan hiç haz etmiyoruz, ne o öyle, metal sandalye filan, olmaz yani...

I don't like metal in my home at all (except for fér-forgé), I don't even like too much glass, the wood and the stone feel on the other hand so warm to me, they spread an incredibly warm energy around. We (me and the old French lady that lives inside me) don't like modernism at all anyway, you can't be comfortable in a metal chair, like no way....

Mutfağı çoook geniş olsun istiyorum, antik beyaz dolaplı, yanda küçük bir masa, hele bir de o eski demir fırınlardan oldu mu, tam aradığım şey! -Berlin'de fırınımız böyleydi, nasıl güzel yemek pişiriyor bir bilseniz! Biz (Franzsız Teyze ve ben) ankastre'den de hiç haz etmiyoruz, tahmin edersiniz ki...

I want the kitchen to be very biiiiig, with antique white cupboards, a little table at one side, and if possible, one of the old iron ovens, just what I was looking for!- We had an oven like that when I lived in Berlin, it cooks such delicious foods!). We (Me and the French Lady) don't like built-in kitchens either, as you may guess...









Aynı zamanda bir avlu ya da bahçe istiyorum, avlunun güzel tarafı börtü böcekle uğraşmamak, bir de rüyamda avlu gördüm ya şimdilik avlu diyelim. Tam resimdeki gibi bir masa olsun (ferforge!) ama yanda bir de kanepe ya da en azından uzanma koltuğu olsun ki, kucağımda kitabım ve köpeğim kıvrılıp siestalarımı yapabileyim.

I also want a court or a garden, but the court is simpler, without the pain of insects and such, and since I saw a court in my dream, let's say a court. I want a table and chairs just like the picture below (fér-forgé!), but also with a couch or a lying divan to fall asleep on with my book and my doggie.



E, bir de deniz görse pek fena olmaz değil mi? Bence ben en iyisi bir adaya taşınayım, Santorini mesela, tam orayı anlatmamış mıyım sizce de? Rüyam bana Yunan ol, Yunanistan'da yaşa diyor sanki. Ya da en azından, çakma Santorini Bodrum, evet bak o daha bir olası, hatta oldukça olası, olur sanki, di mi?

Well, a view over the sea doesn't hurt either, does he? I think I better move to an island, in fact, to Santorini for example, don't you think that I just think describing it? My dream told me to be a Greek and to live in Greece. Or at least, the fake Santorini, Bodrum (south of Turkey), well ,yes that's easier, I think that can work, don't you?




Kabul ediyorum, bu ev biraz şey gibi, biraz Country Homes dergisinden çıkma gibi, Fransız edisyonu, n'apayım, içimde bir Fransız yatıyor, yaşlı bir teyze var demiştim ya içimde, o işte, o teyzeciğim de böyle bir ev istiyor çocukluğumdan beri, benim suçum değil yani. Nasıl beğendiniz mi evimi?

I admit that my house sounds like coming out of a 'Country Homes' issue, French edition of course, but what can I do, the French Lady that lives inside me makes me want a house like that since my childhood, what can I do? Did you like my dream house?

No comments:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails