Bir hata işledim ve onu kalbinden bıçakladım.Şu anda yerde yatıyor ama ölmedi biliyorum.Hem kan da yok yerde.Şimdi birden geldi aklıma;kalbi yok ki onun,ne işe yarar onu kalbinden bıçaklamak.O kadar çömez,o kadar beceriksizim ki bu oyunda kestiremedim,sezemedim bunun ona bir zararı dokunmayacağını.
--------------------------------------------------------------
N’olur bağışla beni,ne olur affet hayat,yine mahvettim her şeyi.Ama her yaratılanın bir zayıf yanı yok mudur?Öyleyse onun da zayıf bir yanı olmalı. Hani bir film vardı hatırlar mısın;uzaylılar gözlerinden ölüyordu,Achilles de tandonundan.Ama ey sevgisiz hayat,söyle bana bu karşıma çıkardığın,bu ne olduğunu bile anlayamadığımın zayıflığının ne olduğunu.Yardım et bana,bir seferlik olsun yardım et çünkü kazanmalıyım bu oyunda. Hayatta ilk kez hırsla dolu içim;çünkü eğer ben beceremezsem onu öldürmeyi,o beni yok edecek biliyorum.Yavaş yavaş.....Hem içimde ışıldayan güneşi bile sönükleştirdi bu susmayan sessizlik.
------------------------------------------------------------
Belki de onu karnından bıçaklarsam ölür her yaratık gibi ne dersin?
-------------------------------------------------------------
Yine olmadı.Yine yanıldım.Şu anda karşımda 15 yerinden bıçaklanmış bir şekilsiz, tanımlanamaz yatıyor ve yine tek bir damla bile kan yok halının üstünde.Sanki ölecekmiş de halıyı kirletmesin diye kendini tutuyormuş gibi geldi bana şimdi.Dışarı bahçeye çıkarayım ben onu en iyisi.Orada gönül rahatlığıyla kanayabilir,toprak emer,doğa yok eder her şeyi nasılsa.
---------------------------------------------------------------
Hissediyorum onun da bir zayıf yanı var,çok yakında o da kapayacak gözlerini bu dünyaya.Ama ya yaşamıyorsa ne olacak o zaman,nasıl ölür ki yaşamayan bir şey?
----------------------------------------------------------------
Bu sefer de başarısız olmayacağım, zaten öyle bir şansım da yok.Bıçağı vücudundaki her yerine batırıp çıkarıyorum o tanımsız yaratığın,ama nafile.Bıçak girmedi bile içine,bıçağı batırmayı denediğimde,bir gölge olup dağıldı etrafa.Sevindim önce öldü diye ama şimdi de içime girdi o uğursuz.Bir tahta kurusu gibi yavaş yavaş kemiriyor içimi, bağırsağımı, karaciğerimi... Bütün organlarımı yiye yiye içimde geziniyor.
Onu yok edemediğime göre, kendimi yok edersem o da yok olur; içimde yaşadığına göre. Kalbime ulaşmadan yok etmeliyim onu, öldükten sonra bile bir kalbim olsun istiyorum; yoksa onun gibi soğuk, siyah bir yaratığa dönüşür cansız bedenim.
Şakağıma dayanan şu kabzanın soğukluğuyla acının kızgın sıcaklığı ne kadar farklı birbirinden değil mi? İroni mi derler buna bilmem ama, ben öldükçe daha da artıyor içimdeki o lanet suret ve zavallı ben, içimdeki o uğursuzdan kurtulamadan ölüyorum.Ama söyleyin bana nereden geldi bu öldürme isteği, neden yaptılar,nasıl bu kadar canımı yaktılar ki tutamadım,öldüremedim bu kendini bilmez inadı.
No comments:
Post a Comment