Müzik artık kulaklarımı ağrıtıyor, sesi kısıp duruyorum, ama kapatmıyorum. Fiziksel acı iyi geliyor böyle zamanlarda. Gözümün önünden eski insanlar geçiyor, bir zamanlar çok önemli olmuş aşklar, unutulmuş arkadaşlar, beni unutanlar... Bazıları bana daha çok roman kahramanları gibi geliyor, uzakta, soğuk bir nefes gibi. Oradalar ama, çok uzakta değil, uzansam tutarım belki. Uzanmıyorum. Yüzümde bir şey bana ait olmayan... Geceleri niye uyur insan da, güneşin doğuşunu izlemez böyle zamanlarda anlıyorum. Peki niye uyumaz, ama yine de perdeler sımsıkı kapalı bir bilgisayar ekranına bakar?
Karanlık yanlızlığıyla yüz göz eder insanı ama, bu gece çevremde sonsuz sayıda insan var. Kimi gerçek... kimi de uydurma. Yazmak isteyip de bir türlü cesaret edemediğim romanın kahramanı uzaktan bakıyor, sitemli sesi geliyor kulaklarıma. Ararım deyip aramadığım biri şarkı söylüyor anlamadığım bir dilde. Eski bir sevgili sevişiyor hoyratça, gözleri içimi parçalıyor hala. Ben kendime yeterim, yalnız da ayağa kalkabilirim diyorum hep, ama böyle gecelerde, yorgunken, sigaradan çatallaşan sesim çıkmaz olunca öyle hissetmiyor artık insan.
Geçmişimdeki insanlar bakıyor bana, geçmişteki insanlar beni gözetliyor. Hatta gözetlemekten de öte bir şey bu, gözleriyle beni yok ediyor. Acıtmak, kanatmak istiyor, biliyorum... Her zamanki gibi kaçıyorum. Kapatıyorum gözlerimi, müzik de kapanıyor...Kapatıyorum gözlerimi, etraf kapkaranlık sessiz. Lanet martılar var sadece, lanet martılar gırtlaklarını yırtıyorlar. Sadece denize uzak oturanlara romantik gelir martılar... Deniz insanı bilir martıların ne büyük bela olduğunu.
Gözlerimi kapıyorum, müzik susuyor, martılar uçuyor sadece geçmişten...
No comments:
Post a Comment