Güneşim ilk ışıkları, oda loş. Gözlerimi açma isteği ve uykunun tatlı çağrısı arasında bocalıyorum, beyaz perdelerde günün ilk ışıkları oynaşıyor. Doğruluyorum hafifçe yatakta, sabahın serini çıplak kollarımı okşuyor. Aklımda hiçbir şey olmamasına şaşırıyorum, içimin boşluğuna. Hafif soluğun geliyor kulağıma, dönüp hiçlikten bakıyorum sana. Daha bir güzelsin böyle, soğuk, donuk. Saçların yastığa dağılmış, loşlukta kara, güneş de sapsarı saçlar. Yüzün kireç beyazı, ellerin ise gölgede kalmış kömür karası. Suratında belli belirsiz bir gülümseme. Nedenini arıyorum yüzünde, bulamıyorum, rüya görüyorsun belli, ben var mıyım acaba içinde?
Hiçlikten bakıyorum sana, böyle daha güzelsin, soğuk, uzak. Kalabalıkların doldurduğu hiç gitmediğim bir Avrupa kenti gibi. Benim dışımda herkesin gezip gördüğü.
Biliyorum ki, kalksam şimdi yataktan, sen yok olacaksın, kokun bile kalmayacak. Yatıyorum yeniden, yumuyorum gözlerimi. İşte sevgilim, seninle olmak için ben her sabah sen uyanmadan ben bunları yapıyorum. Senin ise haberin bile yok. Gülümsüyorsun uykunda, rüyadasın besbelli, kalabalık bir Avrupa kentinde belki de....
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
***Bilinç akışı şeklinde yazıldıktan sonra, Björk'ün 'Hyperballad'ından ilham alınıp yukarıdaki şekli almıştır***
Yine bir Michel Gondry videosu:
No comments:
Post a Comment