Havası böyle bir Cumartesi kadar güzel bir şey var mı bilmiyorum? Dün evde pineklerken, bir çıksam Salacak'a doğru bir yürüsem, bir yerde otursam kitap okusam, hava alsam diyordum, ama üşengeçlikten rafa kalkmıştı bu proje.
Sabah bir uyandım, elektrikler yok. Bu vesileyle fark ettim ki, biz hep Türkiye nereye gidiyor, hiç gelişmiyor filan diyoruz ama, şaka maka biz elektrik kesintilerini unutmuşuz. Benim küçüklüğümde neydi öyle ya, bir giderdi tüm gün gelmezdi, mum ışığında ödev filan yapardık. Şimdi neredeyse hiç olmuyor artık. Neyse baktım elektriklerin geleceği yok, ben de bari planımı yürürlüğe sokayım dedim, indim Harem'e. Hava güzel, nasılsa etraf o kadar da kalabalık değil... Bir de Salacak'ın eski iskelesini kahve yapmışlar, tam Kız Kulesi'nin karşısında, bayılıyorum oraya gittim orada kitap okudum, huzura erdim valla. Bu arada sonunda 2 ay süren 'Ve Durgun Akardı Don' maratonu (ya da daha doğrusu Mehter takımı gibi 2 ileri 1 geri gidip gelmeler) sonunda bitti! İllederomanolsun toplantımızı yapalım, uzunca bir yazı sizleri bekliyor. Şimdi ise, Durgun Akan Don'u unuttuğum bir gün D&R'da indirimli görüp aldığım, bir solukta iki film arası 90 sayfa okuduğum 'Muz Sesleri'ne takılıyorum, bitiyor sayılır. 'Ece Temelkuran'dan romancı olur mu olmaz mı?' çekincem vardı ne yalan söyleyeyim, ama oluyormuş, iyi de oluyormuş hem de. Bitmek üzere, yarın öbür gün onunda yazısını yakında burada görebilirsiniz. Bir-iki eleştirim de olacak Temelkuran'ın yazma tarzıyla ilgili (çok önemli ya benim eleştirilerim, 70 milyon bizi izliyor, o da izliyordum buradan ona kokulu öpücükler...)
Bu arada, bir süredir bir şeyler yaşar/izler/okurken hem "Hah bunu bloguma yazarım, bunu yazsam mı" vs. diye düşünmeye başladım, kahvede otururken en sinir olduğum şeylerden birini de buradan yazarım demiştim, yazıyorum.
Şimdi ben baby-face ötesi bir insan olduğum için, hele de yüzümde makyaj yokken 15 yaşında filan gösteriyorum. 25 yaşına geldim hala milletin canımdan cicimlerinden kurtulamıyorum. Benden küçük kasiyerler benimle canımlı-cicimli konuşuyor, her yerde 5 yaşında çocuk muamelesi görüyorum, biraz daha abartsalar yanaklarımı da mıncıklıyacaklar. Sinir oluyorum sinir. Bugünde kahvedeki adam bana "Küçük Hanım başka bir şey ister mi?" dedi, yok artık, çüş yani. Suratlarına haykırmak istiyorum 25 yaşındayım uleeeeyn diye, artık ben de hanım olmak istiyorum, bağyan olmak istiyorum, bıktım yahu!
Alnıma doğum yılımı dövme olarak yaptırsam, ya da nüfus suretini mi yapıştırsam bilemiyorum. Sorun makjayla filan çözülmediği gibi, kafayı yiyip estetik bile yaptırsam insanı yaşlı gösterecek estetik diye bir şey de yok, yanaklarımı mı aldırsam?....
1 comment:
ece temelkuran'dan hiçbişey olmaz. böyle de nefretimi saçıp kaçarım :)
Post a Comment