Bildiğiniz üzere dün festivalde Yoldaş Modası'nı izledim. Kendisi tahmin edebileceğiniz gibi oldukça eğlenceli bir film. Kendisi de DDR (Deutsche Demokratische Republik- GDR: German Democratic Republic, yani Alman Demokratik Cumhuriyeti, nam-ı diğer Doğu Almanya) zamanında kendisi de modellik yapan yönetmen Marco Wilms'in, o dönemlerin kısıtlı moda dünyasında çığır açan avant-garde grubu 'Chic, Charmant und Dauerhaft' (Şık, Çekici ve Kalıcı) adlı grup/oluşumu tekrar bir araya getirip aynı kıyafetlerle küçük bir moda şovu yapmasının hikayesi. O dönemde çoğu fotoğrafçı da olan modeller sayesinde oldukça büyük bir fotoğraf arşivi mevcut, filmde hem o dönemin hikayeleri (eğlenceli DDR televizyonu görüntüleriyle birlikte), hem de grup üyelerinin bugün ki yaşayışlarını görmek mümkün. Film geleneksel belgeselin sınırlarını zorluyor, hem yönetmenin aynı zamanda filmdeki bir karakter olması yüzünden, hem de bazı sahnelerin sahnelendiğinin çok belli olması yüzünden, ama zaten filmin gerçek hayatı yansıtma gibi bir misyonu yok, o yüzden bence bir sorun da yok.
As you know, I had 'Comrade Couture' yesterday on my festival program. As you can imagine, it was a very entertaining film to watch. The director Marco Wilms who was also a model in the DDR, (Deutsche Demoktratische Republik- GDR: German Democratic Republic, a.k.a. East Germany) tells the story of an avant-garde group 'Chic, Charmant und Dauerhaft' (Chic, Charming and Durable; CCD) in the DDR and gathered them again to perform a small fashion show with the same clothes. Since most of the models were also photographers there is a big photo archive, the film both tells the story of fashion in the communist times (with funny DDR television footage), and the members of CCD today. The film is challenging the limits of traditional documentary both because the director is also a character in the movie and because some scenes were heavily staged. But the film does not have the mission to tell the truth and nothing but the truth, so it didn't bother me at all.
Baştan sona çok eğlenceli ve avant-garde modayla ilgilenenlerin çok severek izleyecekleri bir film olduğunu söyleyebilirim. Elbiseler (genelde filme adını veren çilekleri sarmak için kullanılan folyolar ve duş perdelerinden oluşan) ve fotoğraflar gerçekten çok etkileyiciydi, dünyanın en geç gelen komünist rejiminin televizyonu nasıl (komik bir şekilde!) kullandığını görmek de beni her zaman çok eğlendirmiştir.
The film is very fun to watch from the beginning until the end and I can say that the ones who are interested with avant-garde fashion will love it without a doubt. The dresses (usually of folios to roll the strawberry and shower curtains) and the photos were really fascinating, and I always love to see the television propaganda of the latest communist regime and how funny their propaganda was!
Üstelik programda olmamasına rağmen, yönetmenin katılımıyla gerçekleşti dün ki gösterim. Ama adamcağız Türkiye'nin komik goministlerinin saldırısına uğradı. Filmin adında yoldaşı görünce sinemaya koşan, yalnız 'modası' kısmını gözden kaçıran sevgili bir yoldaşımız filmden memnun kalmamıştı. Herhalde DDR askerlerinin üniformalarıyla ilgili bir film bekliyordu. Yönetmene şöyle bir soru buyurdu "Filmde komünizm çok sert bir şekilde eleştirilmiş (nerede eleştirilmiş onu göremedim, sisteme yönelik hiçbir şey söylenmedi keza, sadece her askeri yönetimde olduğu gibi aşırı güç elde etmiş asker ve ona bağlı polislerle ilgili bir takım şeyler söylendi), özgürlüğü siz maymunlar gibi giyinip seks yapmak olarak görüyorsunuz, bu entellektüel bir yaklaşım mı sizce?" Zavallı çevirmen bu soruyu çevirene kadar akla karayı seçti, çevirmenlikten öğrendiğim bir şey varsa o da işi boş cümlelerin kesinlikle başka bir dile çevrilemediği zaten. Türkiye'de bırakın komünist rejimi, komünist bir oluşum neden olamaz bir daha anladım. Yoldaşa burdan sevgilerimi yolluyorum.
On top of that, even though it wasn't in the programme, the director also came to the screening, but unfortunately he was almost attacked by the so-called communists in the theater. A lovely comrade who ran to the theater when he saw the noun 'comrade' in the title but somehow missed the 'fashion' part asked this very wise question: "The film criticized communism brutally (where I ask here, I didn't see any harsh critic of the regime at all, just somethings on the police/soldier government which always causes a lot of problem because the police has so much power), you consider freedom as dressing up like monkeys and have sex, do you think that this is an intellectual approach to communism?". The poor translator struggled a lot to translate this sentence, I know from my own translation experience that no matter how well you know a language, it's almost impossible to translate a sentence that makes no-sense. No dear comrade, they didn't intent to do an intellectual documentary about communism, but a documentary about fashion! I understood one more time why there can ever be a serious communist group, let alone a complete communist regime in Turkey. I send the above mentioned comrade my love here!
Gelelim filmden fotoğraflara, ben en çok gösterilerin moda tasarımcısı Sabine von Oettingen'i sevdim:
Let's talk some about the photos, I loved the fashion designer Sabine von Oettingen the most:
SABINE VON OETTINGEN / Foto:Jürgen Hohmuth
En sevdiğim kostüm
My favorite costume
Trailer:
Bu arada, Berlin'in dünyadaki en orijinal moda kenti olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Orada kaldığım 6 ayda gördüğüm şu ki, sokaktaki insanların en az yüzde yetmişi (ki bunlar 13-14 yaşından 70 yaşına kadar insanlar) belli başlı moda akımları dışında, kendine has giyiniyorlar. Bu konuyla ilgili geçenlerle keşfettiğim bir blog var; Still in Berlin. Still in Berlin, Mary Scherpe ve Dario Natale'nin Berlin sokaklarında çektiği sokak modası fotoğraflarından oluşuyor. Ama öyle H&M, Mango'dan giyinip ben moda ikonuyum diyenlerin fotoğraflarından değil, gerçekten kendine has bir tarzı olan insanların fotoğrafları. İzlemenizi tavsiye ederim. Keşke İstanbul'da da biri böyle bir yapsa da izlesek...
I have to say here, I think that Berlin is the fashion capital of the world when it comes to really original fashion-sense of the world, not just the commercial, conventional stuff. When I stayed in Berlin for 6 months, I discovered that at least 70 for cent of the people in the street dress in their unique style (not just teens, but people from all the ages). I'm following a blog; Still in Berlin, which consists of street fashion photography by Mary Scherpe and Dario Natale. But not the fashion fresh out of H&M or Mango, but truly the fashion of their unique styles. I really recommend it. I wish there would be a similar blog in Istanbul, so we can watch it...
No comments:
Post a Comment